4 Ekim 2007 Perşembe

dünya kovaladıkça kaçar, sen kaçarsan da o seni kovalar nitekim. çık işin içinden çıkabiliyorsan. biliyorum uzun bir subject oldu ama umurumda değil.

Bu da eskilerden... mayıs 2004

sana (artık size diyeyim bari çünkü artık bunu toplu yollamaya karar verdim) şu anki psikolojimi yansıtan bişey anlatayım. bi adam varmış. dünyanın peşinden hiç koşmazmış. bi mağarada yaşarmış. sabah akşam ibadet edermiş. ama bi türlü samimi olduğunu gösterememiş. Allah ondan bi türlü razı değilmiş. sonra bu kişi Hz. Musaya gitmiş. demiş; ey Musa sen Tur dağında Allahla görüşüyosun. benim halimi de bi sor demiş. neden benden razı değil. ben dünyaya perestiş etmedim, onun peşinden gitmedim, dünyadan uzağım demiş.
Hz. Musa Allaha bunu sormuş. Allah demiş; o kulumun dünyası sakalıdır. o kulum sakalını çok sevmektedir. onunla çok meşgul olmaktadır. evet mağaradan çıkmaz ama sakalına çok sevgi besler. onun için kaybeder. onun için rızayı kazanamaz, zira bir kalpte iki muhabbet (sevgi) olmaz demiş.
Hz. Musa gelmiş haber vermiş adama. böyle böyle demiş sakalına çok değer veriyomuşsun demiş. onunla çok meşgulsün demiş.
adam başlamış ağlamaya, bir taraftan da sakalını yolmaya. yoldukça ağlamış ağladıkça yolmuş, yoldukça ağlamış, ağladıkça yolmuş. sonra Cebrail yetişmiş. demiş ki Allah bu kuldan yine razı değil. neden? demiş Hz. Musa. Çünkü bu adam eskiden sakalıyla çok meşguldü onu çok seviyordu. ama görünen o ki yine sakalıyla meşgul. bu defa da ondan nefret ederek onunla meşgul...

benim durumum da buna, sizin durumunuz da buna benzer. malum hocanın bana muamelesinden sonra (şu malum fazladan imza meselesi hocadan değil dünyanın yalan oluşundan kaynaklandı da bana göre. dışardaki arkadaşlar anlamazlar. imzadan yakalandım da okul tarihinin en son dersinde. bu bence anlamsız değil.) anladım ki benim dünyam okulmuş. onu bu hocanın uzatacağını anlayınca anladım bunu. ama bu sefer de onu yolacak gibiyim, falan... ifade edebildim mi bilemiyorum.

son bişey ekliyim. neyse eklemiyim...

Hiç yorum yok: